Hot Scene ♥ Super Party #3
... Donghae ise bir anda ferahlamıştı. Leydinin gözlerinin kahverengi olması, içini rahatlatan tek şeydi. Fakat lens takmış olabileceğini hiç hesaba katmamıştı. Huzurlu bir şekilde onları alkışladı ve eski yerine döndü. Gözleri tekrar fotoğraf çeken bir kızı aramaya koyuldu.Kısa süre sonra A. ve Eunhyuk konukların arasından çıkmayı başarmıştı. Herkes onları bu güzel danstan dolayı tebrik ediyordu ve ikisini çok yakıştırmış, aralarında bir şey olup olmadığını soruyorlardı. Eunhyuk A.'ya karizmatik bakışlar atarak kaçamak cevap veriyordu. Yakışıklı ve karşı konulmaz bir erkeğin onunla böylesine ilgilenmesi A.'yı heyecanlandırsa da bahsi geçen kişi Eunhyuk'tu. A. onu üzmeyi hiç istemiyordu ve Eun daha fazla ileri gitmeden bu oyuna bir dur demesi gerekiyordu.
Eunhyuk yanında olduğu süre boyunca elini A.'nın belinden ayırmamıştı ve hep sarılmış biçimde dolanıyorlardı. A. kendini geri çekmeye çalışsa da Eunhyuk çaktırmadan tekrar yakınlaşmanın bir yolunu bulup ya elini tutuyor ya da tekrar sarılıyordu.
Eun oldukça dalgın görünen Donghae'yi yalnız bıraktığını düşünerek ona el salladı ve A.'yı bileğinden yakalayıp Donghae'nin yanına gitmek için çekiştirdi. Gece boyunca A. neredeyse hiç konuşmasa da bu Eun'un hoşuna gidiyordu. Sesi bile belirsiz olan gizemli prenses onun için son derece ulaşılmaz ve çekiciydi.
"Biz geldiik!" dedi Eun Donghae'ye sırıtarak. A. başını eğerek selam verdi ve Donghae ile tokalaştı. Her anı ayrı bir cazibe taşıyan tangoyla karşılaştırıldığında bu eli tutmak A.'yı daha çok heyecanlandırmıştı.
Onlar el sıkışırken Eunhyuk da meyve tabağından bir muz kaptı ve sevinçle yemeye başladı. A. o sırada içinden yeni üretmiş olduğu "muz yiyen Eunhyuk ile tango partneri olan Eunhyuk arasındaki 82782348 farkı bulma" oyununu oynuyordu. Muz yiyen Eun aşırı şirindi, diğeriyse inanılmaz bir şekilde ateşli. "Bu çocuk içinde iki ruh barındırıyor olmalı!" diye düşündü A..
İşte o sırada ateşli olan Eunhyuk devreye girdi. Muzunu bitirince bütün şirinlik gitmişti üzerinden. Yine A.'yı ürküten vahşi gözlerle baktı. "Keşke hep muz yesen be Eun!" dedi A. içinden. Bunları, Eunhyuk ona yakınlaştıkça etkilendiği için mi yoksa o şekilde bakmasını istediği kişi o olmadığı için mi söylediğini kendi de anlayamamıştı. Ama kalbindeki kişi onun yüzüne bile bakmadığından bakışları ister istemez Eunhyuk'a kayıyordu. Donghae onu tanımamıştı bile. Lens olduğu doğruydu fakat tanımalıydı. Yüzüne bakma eylemi gösterse belki olabilirdi, fakat o umutsuzca telefonuyla bir şeyler yapıp etrafa bakınıyordu.
Eunhyuk bir anda A.'nın arkasına geçip beline sarıldı. İkisi arasında neredeyse hiç boşluk yoktu ve A. artık kendini iyice Eunhyuk'a kaptırmıştı. Eun A.'yı cidden istiyordu ve bunu gece boyunca yaptığı her hareketle hissettirmişti. A.'ın tüylerini diken diken oldu ve Eun'un ellerini tuttu, başını geriye iterek omzuna yaslandı. A.'nın içinden bir anda onu öpmek geldi.
Eunhyuk tam eğilip boynundan öpeceği sırada, A. kendine geldi. Olmuş ve olacak olanları hisleriyle değil mantığıyla düşünmeye çalıştı. Eunhyuk'un vazgeçilemez olduğu doğruydu ama işte o Eun'du. Kalbindeki isim o değildi ve eğer bu gece yanlış bir şey yaparsa kendi de dahil birçok kişiye zarar verecekti.
Eunhyuk'un kenetlenen ellerini yavaşça açıp az önceki pozisyondan kurtularak doğruldu. Sessiz prenses elleriyle "1 dakika" işareti yaptı ve minik çantasından sessizde olan telefonunu çıkarttı. 12 cevapsız arama ve 6 kısa mesaj uyarısı vardı fakat onlara bakmakla zaman kaybedemezdi. Hemen mesaj yazma bölümüne girerek aklındakini yazmaya başladı...
"Heechuuuuuul! Yalvarıyorum sana Eun konusunda bir şeyler yap! Gittikçe ürkmeye başladım. Eğer bir süre daha el atmazsan birkaç dakika sonra oyun gerçeğe dönüşecek! Ne yap et kurtar!"
...ve gönderdi. Birkaç dakika sonra Eunhyuk'un telefonuna mesaj gelmişti. Heechul'dandı ve Mishee hakkında birkaç ayrıntı vermek için Eun'u yanına çağırıyordu. Eunhyuk bunu okuduğu gibi "Ben biraz sonra dönerim!" diyerek yıldırım hızıyla Heechul'un yanına ulaştı. Donghae ve A. yalnız kalmışlardı.
"Misafirime göz diktin bakıyorum da! Yanından ayrılmıyorsun çapkın maymun!" dedi Heechul.
"Böylesine özel ve güzel bir misafir getirmeseydin sen de, alma sakın elimden ağlarım bak!" dedi Eun ve ağlıyormuş gibi ellerini yumruk yapıp şirin şirin gözlerini ovuşturdu.
"Hiç ona yakından baktın mı? Tanıdık bir şeyler yok mu?" diye lafa daldı Kyuhyun. "Bu kadar mı körsün bee!!" diye ekledi.
"Ne kızıyorsun yaa! Tanısam söylerim herhalde dimi? İlk kez böyle bir afet görüyorum, cidden doğal afet!" dedi Eun hayran hayran Donghae ve A.'nın olduğu tarafa doğru bakarak.
"Haklısın." dedi Heechul dalga geçerek. "Sen onun suratına bakmadın ki maşallah kesip biçtin kızın her uzvunu o patlak gözlerinle..." o anda herkes kahkaha attı.
"Iıım şey, yüzüne de baktım tabii... Ama fiziği de etkilemedi değil!" diye itiraf etti Eun çapkın bir tavırla.
Heechul daha fazla dayanamayıp bombayı patlatmaya karar verdi.
"Bu gece hiç A.'ya rastladın mı? Uzun süredir ortalarda görünmüyor. Yoksa Sindrella gibi prenses olarak geldi de biz mi tanıyamadık?"
"Cidden!! O nerede ya? Bakın şimdi ben de merak ettim. Tabii gece boyu prensesle ilgilenmekten o hiç aklıma gel... Prenses?..."
Kyu ile başlayan fısıltılı gülme sesleri tüm üyelere yayıldı. Hep birlikte Eun'un yüzündeki salak ifadeye bakıyorlar ve karınlarını tutarak gülüyorlardı.
"Ne yani? Prenses? Tango... Öpücük.. Biz? A.?" dedi ve suratını kapattı Eun. Cidden çok utanmıştı ve ona gülmelerine sinir olmuştu. Ona dokunduğu her an bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. A.'nın yüzüne bir daha nasıl bakacağını düşünüyordu.
"Ah şu lensler!" dedi Siwon. "Bir göz rengi insanı ne kadar değiştiriyor! Tanrının işine bakın!" diye ekledi. Üyeler daha sesli gülmeye başladı. O sırada Eunhyuk bir oraya bir buraya kıpırdanıp duruyordu ve ne yapacağını bilememişti. Heechul yanına giderek onu omuzlarından yakaladı.
"Bir dahaki sefere asılacağın kıza dikkat edersin olur biter, bu kadar kafana takma." ve Heechul var gücüyle "...ve asıl eğlence başlasııııın!" diye bağırarak Eunhyuk'u havuza itti. Eun takım elbiselerle birlikte sırılsıklam olmuştu. Kyuhyun gülerken bir yandan da dalga geçiyordu.
"Aslında suda olanın kayıp balık Donghae olması gerekmiyor mu? Maymunun havuzda ne işi var!" dedi ve kahkahayı patlattı.
Tüm konuklar havuzdkai Eunhyuk'a gülmeye başladı ve havuza girmek isteyenler de elbiselerini çıkartıp atladılar. Siwon ceketini, gömleğini ve ayakkabılarını çıkartarak beyaz dar paça pantolonuyla Eun'un yanına atladı. Vücudu her zamanki gibi mükemmel görünüyordu.
Eunhyuk o anda gerçek partiyi başlattığı için mutluydu. Olanları düşünmemeye çalıştı. Sonuçta onu cidden tanıyamamıştı, yapabileceği hiçbir şey yoktu. Havuzdan dışarı çıkarak takım elbisesini çıkartıp partiye daha iyi bir başlangıç yapacaktı.
***
Diğer taraftaysa havuzda bir kargaşa olduğunu fark eden Donghae ve Mishee bakışlarını o tarafa çevirdiler. Bir anda hafif bir rüzgar esti. A'nın saçları gözlerine doğru uçuşunca "Aahh!" dedi ve gözlerini ovuşturdu. O sırada lensi biraz kaymıştı ve asıl rengi de belli oluyordu. Donghae ona baktığı anda donup kaldı. Prensesi biraz (!) geç olsa da tanımıştı. Kendini toparlamaya çalıştı fakat Eun ile ettiği dans, biraz önceki pozisyonları, onu öpmesi, beline saırlması... Bunların hepsini düşününce bir anda başına ağrı girmişti. Kendine geldi fakat hala çok sinirliydi.
"Gözleriniz..." dedi Donghae.
"Hı? Ne? Ne olmuş?" diye sordu A. lenslerinin düşmüş olmasından korkarak.
"Gözlerinizi kapatıyorsunuz da... Çok rahatsız ettiyse eve gidip bakabilirsiniz diyecektim. Hem ben de size eşlik ederim." diye yanıtladı Donghae.
Gizeminin çözüldüğünü henüz ona söylemeye niyeti yoktu. Bu sefer oyun oynama sırası Donghae'deydi. Bu gece yaşadığı kıskançlığı o da tatmalıydı. Hatta çok daha beterini...
harika yaa her zamanki gibi :D her bişiyini çok beğendim ♥ beğendiğim yerleri tek tek açıklamaya kalkarsam hikayenin aynısını buraya yazmış olurum :D o yüzden kısaca söylüyorum muhteşem :D devamını dörtbin gözle bekliyorum :D:D