"Tamam Eun'un mükemmelliği kelimelere sığmıyor. Anladım. Gözlerinde bir problem yoksa artık gidebilirsin." dedi Donghae gururlu bir sesle. A.'nın son dedikleri bardağı taşıran son damla olmuştu. Artık Eunhyuk'a olan hayranlığını anlatmasına tahammül edemiyordu. Kırılan bardağı umursamayarak pencereye doğru yürüdü ve perdeyi araladı. Parti tüm enerjisiyle devam ediyordu. Odadaki hüznün dışarı çıkmamasını umdu...

 Donghae ne kadar çabuk pes ettiğine anlam veremedi. Belki hayatının aşkı ile aynı odadaydı. Kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki rahat nefes alamıyordu. Arkasını döndü ve kalakaldı. A. çantasını almış kapıya doğru yönelmişti. Yürürken yere o kadar sert basıyordu ki yüksek topuklu ayakkabısının çıkardığı ses adeta yankılanmıştı.

Donghae hızlıca onun yanına doğru yürüdüğünde o odadan çıkmak üzereydi.
"Dur!" diye haykırdı ve tatlı bir şekilde A.'ya baktı. Gözleri dolmuştu. "Gitme..." dedi.
"Eun'un yanına gidiyorum işte, istediğin de bu değil miydi??" dedi A. Donghae'nin o üzgün haline dayanamamıştı aslında. Ama güçlü durması gerekliydi. Donghae'nin bu kadar çabuk pes etmesi onu hayal kırıklığına uğratmıştı.

"Hayır. Bu olsa olsa en son istediğim şey olurdu. Yanımda kal." dedi Donghae ve biraz kızararak konuşmaya devam etti. "Ben de Eun gibi olabilirim." dedi. Yüzündeki hüzünlü ve acıklı ifadeyi değiştirdi. "Onun gibi dancing machine olmayabilirim ama seninle ondan daha iyi dans ederim. Eğer tango aşkın dansıysa, önemli olan ruh ve duyguysa o zaman ben Eun'dan bir adım öndeyim..." dedi ve göz kırptı.

"Peki. Kanıtla o zaman..." dedi A. ve kapıdan geri döndü. Donghae notebooktan arama yaparak bir müzik seçti ve başlatmaya hazır hale getirdi.

"Nereye??" dedi A. şaşırarak, onu kolundan tutup sert bir şekilde kendine çeken Donghae'ye.
"Her şeyi bana bırak." dedi Donghae. "Sadece ritme uy ve bana teslim ol..."

A. Donghae'nin şu anki özgüvenine hayran kalmıştı.

Donghae A.'yı bırakmadan klavyeye dokunarak müziği başlattı. A. bu şarkıyı daha önce duymuş ve provasını yapmıştı. Yaklaşık 1-2 dakikalık bir giriş kısmı vardı. Bu bölümde sadece beklemeleri ve göz teması kurmaları gerekiyordu. Dans için hazırlık yapmalıydı. Bunu kursta defalarca kez yapmıştı... Ama şimdi olmuyordu. Donghae onun gözlerinin içine baksa da o inatla gözlerini kaçırıp duruyordu. Birbirlerine baktıkları anda kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Eun'un sırtına dokunması bile böyle hissettirmemişti.

Birden Donghae A.'yı serbest bıraktı ve ateşli bir şekilde gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. A. kalakalmıştı. Donghae'nin içinde sakladığı asilik o an nasıl da gün yüzüne çıkmıştı. Donghae ilk iki ve son düğmeyi açmasına rağmen üçüncü düğme sıkışıp kalmıştı ve bir türlü çıkaramıyordu. Anı bozmak istemedi ve öyle bıraktı. Bir düğmesinin kapalı kalması ona daha değişik bir hava katmıştı.

A.'nın nefesi kesilmişti. Vücudu öyle pürüzsüzdü ki dokunmak için can atmasına rağmen sorgulama gereği duydu.
"Napıyor..." diyemeden Donghae sözünü kesti. İşaret parmağını A.'nın dudaklarına bastırıp,
"Şşşt!" dedi ve ekledi. "gecenin başındaki gibi sessiz bir prensese dönüşmezsen seni durmadan öperek susturabilirim."

A'nın gözleri fal taşı gibi olmuştu ve anında susmaya karar verdi. Kendini tamamen serbest bıraktı.
Müziğin başlamasına az bir zaman kala Donghae birkaç adım ilerideki küçük su şişesini aldı ve hızlıca kafasına doğru dikti. Bu sırada suyun bir kısmı Donghae'nin boynundan aşağıya doğru süzülüyordu. Bu onu dayanılmaz derecede seksi göstermişti. Su içmesi bitince A.'ya doğru sert bir bakış atarak yavaş bir şekilde eliyle ağzındaki suyu sildi. Dudakları müthiş görünüyordu.

İkisi de müziğin başlayacağını anlayınca toparlanmaya çalıştı. Bu Donghae için kolay oldu ama A. kendinde değil gibiydi. Donghae'nin yaptıklarına inanamıyordu. Daha dansa başlamamış olmalarına rağmen şu an Donghae Eunla kıyaslanamayacak derecede ateşli görünüyordu.

...ve müzik başladı.